MEYDANCIK KALESİ (KIRSHU)Gülnar coğrafyasının en eski yerleşimi olan Kirshu Antikçağ’dan günümüze Luvi, Pers, Helen, Roma, Bizans, selçuklu, Osmanlı uygarlıklarının izlerini, duvar yazılarını ve resimleri taşıyan çok önemli bir örendir. Burada yapılan yüzeysel arkeolojik araştırmalardaki buluntular yalnız bölgemizin değil Anadolu Uygarlıkları’nın da geçmiş tarihine ışık tutacak değerlerdir. | |
yükseklikteki bir tepenin üstünde uzunluğu 750m. , genişliği 150m. olan deve boynu şeklinde bir düzlüktür. Burası, kuzeydoğu yönü haricinde diğer üç tarafı dik ve yüksek kaya duvarlarla doğal olarak korunmuştur. Kuzeydoğu yönüne de güçlü bir surla korunan Kale Kapısı yapılmıştır. Meydancık Kale’nin Akdeniz’e dik olarak olarak uzaklığı 15km., karayoluyla Aydıncık’a(Kelenderis) 35km., Silifke’ye 65km.dir. Antik Çağlarda hep yerleşim yeri olan Kirshu da 1971-1994 yılları arasında bir Fransız arkeoloji ekibi kazılar ve araştırmalar yapmış, elde edilen bulgulara göre buradaki geçmiş yaşantı şu dönemlerle özetlenebilir. Luviler Dönemi’nde M.Ö.7.- 6.yüzyılda bölgesel bir kral kenti. Persler Dönemi’nde M.Ö. 5.-4. yüzyılda askeri ve idari yerleşim yeri. Helenistik Dönem’de M.Ö.3.-2. yüzyılda Mısır Kralı Ptelameoslar’ın askeri garnizonu. Geç Roma ve Bizans Dönemleri’ne ait de yerleşim izleri taşır. Meydancık Kale, Anamur ile Silifke arasında yer alan, tarihi çağlarda önemli bir liman kenti olan Aydıncıktan gelen tarihi yolu kontrol eden en büyük kaledir. Antik Çağ’da bu kalenin adı Kirshu’dur. Eski haritalarda isim Beydili Kalesi olarak geçmektedir. Persler zamanında yapılan sarnıçın yakınında bulunan kuyu oldukça ilginçtir. 3x2m. ebatında bir dikdörtgen şeklinde olan kuyunun derinliği hala tesbit edilememiştir. 1988 yılındaki arkeolojik kazı sonucunda 23,5m. derinliğe inilmiş fakat dibe ulaşılamamıştır. Bu kuyu büyük bir olasılıkla doğal bir bacanın düzeltilmesidir. Kuyunun başka bir özelliği 18m. derinlikte bulunan mağara sistemidir. Mağaranın kuyuya açıldığı yerin biraz ilerisinde yan yana iki oda vardır. Yükseklikleri 1m., uzunlukları 6-7m. ve genişlikleri 4-5m. olan odalara ancak eğilerek girilebilmektedir. Güneybatı yönünde uzanan koridor giderek daralır ve 15m. sonra bir kişinin sürünerek girebileceği bir geçide dönüşür. Buradan geçilince büyük bir salona girilir. Salonun yüksekliği 10m. dir. Küremsi bir şekildedir. Bu salondo bir çok sarkıt, dikit ve bunların birleşiminden oluşan sütunlar vardır. Meydancık Kale’nin bir başka özelliği de, Türkiye’de yasal yolla yapılan arkeolojik kazılarda çıkarılan en büyük definenin burada bulunmuş olmasıdır. Üç küp içerisinde toplam 5215 sikke çıkarılmıştır. Bu sikkelerin Eski Mısır Uygarlığı’nın Ptelameos dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Meydancık Kale(Kirshu), bir zamanlar tarihi yolu koruyormuş, şimdi de tarihi aydınlatıyor. Tarihsel konum açısından Meydancık Kale’nin bazı bölümlerinin altını çizmekte yarar vardır. Anıtsal Ana Giriş: Kalenin ana girişi çeşitli dönemlerden kalma dev dikdörtgen taşlardan (Kyklop) harçsız olarak örülmüş bölümlerden oluşmuştur. Anaburçta yapılan kazılarda, temelin oturduğu ana kayaya kadar inilmiştir. Girişi oluşturan duvarlardan ikisi büyük olasılıkla Yeni Babil Dönemi’ne yani M.Ö. 7. yüzyılın sonlarına tarihlenmektedir. Saray Yapısı: Güneyde düzlüğün ortalarında, Helenistik Dönem’de(M.Ö. 334-330) yapılmış bir binanın “Yönetim Yeri” olarak kullanılmış olabileceği kanısını oluşturan bölüm saray diye bilinmektedir. Saklanmış Hazine: Yukarıda bahsedilmiş olan bu hazineden üç toprak kap ve gümüş Helenistik Sikkeler’e ait bir grup örnek, Silifke Müzesi takı ve sikke salonunda sergilenmektedir. Sikkeler, Suriye, Trakya, Bergama, Makedonya gibi önemli bölgelerin krallarına ait sikkeleri kapsamaktadır. Ayrıca taş eserler salonunda Meydancık Kale’nin güney doğu ucunda, surların altında bulunan M.Ö. 6.y.y.’a tarihlenen mezara ait Karyatid Heykeller sergilenmektedir. Kaya oyma Sarnıç: Saray yapısının hemen yanında kayaya oyulmuş dev bir sarnıç yer alır. Geçen zaman içinde içi taş ve molozlarla dolan sarnıçın temizlik çalışmaları devam etmektedir. 15-18m. derinliğinde kuyu biçimindeki bu sarnıçın ne amaçla kullanıldığı, içinden çıkacak verilerin değerlendirilmesi ile aydınlanacaktır. Pers Kabartmaları: Meydancık Kale Siti’nin en belirgin zamanı Pers Dönemi’dir. Persler’den kalma yapılar oldukça fazladır. Bir yazıttan anlaşıldığına göre bu dönemde kent surları yeniden yapılmış, ana giriş kapısı sağlam bir duvar ile korunmuştur. Pers Sitili yontulmuş ve işlenmiş blok taşlar, Helenistik Dönem’de başka amaçlarla kullanıldığından ve taşlar ihtiyaca göre yeniden işlenmiş olduğu için üzerlerindeki kabartmalar tanınmaz hale gelmiştir. Bu şekliyle zarar görmüş taşlar oldukça çoktur. Anıt Mezar: Sit alanındaki düzlüğün ortalarında doğudaki dik kaya duvarın eteğinde Anıt Mezar bulunur. Pers öncesi döneme M.Ö.6. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen mezar kompleksi iki ana bölümden oluşmaktadır. Üstü dev blok taşlarla “iki yanlı” biçimde örülü bir mezar odası ile bunun önünde uzanan sundurma(pordico). Sundurmanın her iki ucuda, insan biçimli sütunlar üzerine oturmaktadır. Şurası oldukça ilginçtir: Atina’nın Akropolis’inde M.Ö.5. yüzyıl başlarında Erakteion Tapınağı Porticosu’nda kullanılan karyaditlerde(kadın biçimli sütun) yontu inceliğine ulaşan bu yapı türünün yaklaşık 100 yıl daha öncesinde Kilikya’da bulunan Meydancık Kale’de (Kirshu) kullanılmış olmasıdır. Bu insan biçimli sütunlar, şimdi Silifke Müzesi’nde ilginç bir atmosferde sergilenmektedir. Önceleri açılmış ve boşaltılmış olan Kirshu’daki bu Anıt Mezar, M.Ö.5. yüzyıl sonlarında başka bir uygarlıkta ikinci kez yine mezar olarak kullanılmıştır. Kaya Oda Mezar: Sit Alanı ortalarında batıdaki dik kaya duvarın içine oyulmuş, oldukça yıpranmış bir mezardır. Bu mezarın önemi “Aramik Dil’de” yazılı kitabesidir. Kitabede, bu yerin adı “KİRŞU”(KRŞ) olarak geçmektedir. KIRSHU Kalesi: Anıtsal ana giriş kapısındaki duvara yerleştirilmiş olan taşa, Aramik Dil’de yazılı kitabeden, bu yerin olasılıkla M.Ö.6. yüzyıldaki isminin “KİRŞU” olduğunu öğreniyoruz. Meydancık Kale’de buğüne kadar sağlanmış olan bulgulardan bu yerleşim yerinin şu özelliklerini saptayabiliriz. KİRŞU etrafı surlarla çevrili bir kaleydi. Nereglissar zamanında (M.Ö.559 “556”) Kirşu, Pirindu Kralı Appuaşu’ya aitti. Kentte, Kral Appuaşu’nun ataları otururdu. Kirşu’da bir saray vardı. Babil kralı Nereglissar, M.Ö. 557 yılında Kirşu Kalesi’ni alarak yakıp yıktı. Sonuç: 1956 yılında D.J.Wiseman tarafından yayınlanan “Yeni Babil Tarihi’nde” Babil Kralı Nereglissar’ın Pirundu kralı Appuaşu’ya karşı M.Ö.557-556 yılında giriştiği savaşı anlatırken Kirşu adında bir kentten söz etmektedir. Bu kent Meydancık Kale kazılarına kadar hep başka yerlerde aranmıştır. Meydancık kale kazılarıyla Kirşu’nun burası olduğu açıklığa kavuşmuştur. Beklenti: Meydancık Kale’de bulunan kabartmalar, insan figürleri, mimari kalıntılar, taşların irilik ve yontulma şekilleri insana Orta ya da Genç Hitit Dömemi’ni anımsatıyor. Çünkü; Boğazköy ve Karatepe’deki kabartmalara benziyorlar. Ancak kabartmadaki adamların saç durumları Asur yapıtı olabileceğini de düşündürüyor. “Meydancık Kale’de(Kirşu) bulunan Hitit Kralı Muwattalli’nin kraliyet işareti ile ilgili öneriler gerçeklik kazanırsa, Meydancık kale’nin geçmişten günümüze çok önemli bir tarihsel gerçeği barındırdığı anlaşılacaktır.”(Zoroğlu, 1994) Kaynak: F.Saadet Bilir (Merv’den Anaypazarı’na Gülnar). |
DEMİRÖZÜ (HORTU)
| |
Kazı sırasında tabanı mermer döşeli bir bina bulunmuştur. Bulunan bu binada bir yangın çıkmış olmalı ki bulunan heykellerin simsiyah oldukları görülmüştür. Kazılarda bir de şırahanenin bulunduğu söyleniyor. Değirmenderesi Köprüsü’nün Rumlar tarafından yapıldığı söylenmektedir. Buradaki yaşlılar Cumhuriyet’ten önce köyde birçok Rumun bulunduğunu (Toma, Yanni, Nikola) isimlerinin yabancısı olmadıklarını belirtiyorlar. Rumlar Cumhuriyet’ten sonra mübadele ile köyden ayrılmışlar. Önceleri bir Osmanlı Paşası’nın oturduğu sanılan bu mevkiye halk, Paaşaoturağı diyor. Ciritalanı denen yerde de yine eskiden cirit oynandığı biliniyor. Köyün yakınında Cirit Tepesi ve Bey Pınarı bulunmaktadır. Tarım Kredi Kooperatifi binası yakınında bir tane SAY(düz, geniş taş) dikiliymiş. Üzerinde yazılarda varmış, ama kırılmış, parçalanmış, şimdi hiçbir izine bile rastlanmıyor. Köyde ayrıca türbe de var. Şıh Koca Türbesi ya da Mezarlıktaki Türbe şeklinde isimlendiriyorlar. |