REKLAM ALANI




   
REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
0 546 432 3209
REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
BİLİM ODASI
(DENEY SAYFASI)
İletişim

Eğitim İnternet Kafe

+(90) 324 751 75 10
 


Mehmet SANİ

+(90) 536 689 29 47


 

Mail Adresimiz
 

mehmetsani54@hotmail.com

 

 

 


 

Kültürümüz

GÜLNAR YÖRÜK FOLKLORÜ

TARİH VE KÜLTÜR

Toros dağlarının 950m.yüksekliğinde kurulmuş, üzümü ile tanınan Gülnar, doğal güzellikleri ile görülmeye değer bir Türkmen-Yörük yayla kentidir. 

Gülnar’ın tarihi Hititlere kadar dayanmakta, daha sonra bu bölgeye Asurluların hakim oldukları bilinmektedir. Kısa sürelerde İranlılar ve Mısırlıların egemenliğinde kalan Gülnar, daha sonra Romalılar’ın yönetimine girmiştir.

Gülnar’ın bu günkü halkı, 1230 yılında Orta Asya Balkaş gölü kıyısındaki Gülnar’dan göç ederek bu çevreye yerleşen Türkmenlerdir. 1461 yılında Silifke ve Mut ile birlikte Gülnar’da Fatih’in komutanlarından Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı yönetimine katılmıştır. 1900’lü yıllarda Adana Valilik, Silifke Mutasarrıflık, Aydıncık(Gilindire-Kelenderis)ilçe, Zeyne bucak merkezi   iken; Gülnar, Yörüklerin  alım-satım yaptıkları(bir adı da Anay pazarı olan) bir köy idi. Gilindire’ den yaz aylarında yaylaya çıkan ilçe yöneticileri, Gülnar’ın ilçe olmasını istediler. 30 Ağustos1916 tarihinde yapılan bir törenle Gülnar resmen ilçe olmuştur.

            Arkeolojik ve tarihi eserlerinin yanında binlerce yıllık bir yerleşim bölgesi olmasının sonucu olarak ortaya çıkan kültür ve folklor değerleri arasında el sanatları, yörük örf ve adetleri, mutfağı, halk oyunları, türküleri, ezgileri ile yöre çok farklı ve renkli bir görünüm vermektedir. Özellikle Eski İçel adı verilen Taş eli Yöresinde yöreye özgü tipik folklor özelliklerini bulmak mümkündür. Halk oyunları, türküleri, mutfağı, gelenek, görenekleri, el sanatları ile bu bölge folklorü açısından çok önemli bir konumdadır.

                           GÜLNAR YÖRESİ GELENEKSEL KÜLTÜR HAYATI

            Gülnar yöresi, geçmişte olduğu gibi, günümüzde de renkli ve canlı bir kültür hayatına sahiptir. Toros dağları ile denizin kaynaştığı bir coğrafyada; kökleri Orta Asya’ya dayanan Türkmen ve Yörük kültürü, modern yaşam biçimi ile kaynaşarak yeni bir sentezi oluşturmuştur.

Gülnar yöresi, Türk Kültür yaşantısının öncüleri Yörükler ve Türkmenler olmuşlardır. 

“Deveyi deveye çattım,

Yuları üstüne attım,

Ninni nazlı bebeğim de ninni.”

Deyişinde ifade edildiği gibi, bebeğini dahi çoğunlukla yürürken uyutan yörük anaları, bölgede “yörük kaçırtan sıcağı”denilen yaz günlerinde develeri ile bir yayladan diğer yaylaya göç ederler; hareket halinde bile ihtiyaçlarını ve bazı el sanatlarını da üretirlerdi. Toros dağlarında bir çok yayla, otlak ve meranın bulunması, yüksek rakımı, Asya tipi hayat şartlarına elverişli olması; 11.yy.’dan itibaren Anadolu’ya gelen Yörük ve Türkmenlerin başlıca yaşama alanı olmuştur.

           Fatih Kanunnamesi’nde, “Yörük” tabir olunan Türkmenler’in teşkilat ve vazifeleri, yerli, yabancı çok sayıda halk bilimcinin öncelikli araştırma konusu olmuştur.

           Kilikya Ermeni Krallığı’nın Mısır’da bulunan Türk Memluk Sultanlığı tarafından ele geçirilmesi sırasında, Mısır ordusunda Türkmen toplulukları da bulunmaktaydı. Bu Türkmenlerin çoğu Üç Ok koluna mensuptu ve Üç Okların en güçlü boyu da Yüreğirler idi. 14. yy.’ın ortasında Yüreğirler ve onunla birlikte Çukurova’nın fethine katılmış olan Kınık, Bayındır ve Salurlar;  Çukurova ve Toroslar’ı yurt edindiler.

Bu sıralarda Yüreğirlerin başında Ramazan Bey bulunuyordu. Dulkadiroğlu Karaca Bey’in bazı Memluk emirleri ile birlikte 1352-1353’te Memluk Sultanı’na başkaldırması üzerine kendisi azledilerek Türkmen Emirliği Üç Ok’lu Ramazan Bey’e verilmişti. Yörükleri oluşturan oymaklar arasında; Kayılar, Bayatlar, Döğerler,  Avşarlar, Bozoklar’dan;  Çepniler, Salurlar, Eymirler ve Kınıklar da Üç-Oklar’dandır.

           Türkmenler, Konya başkentli Anadolu Selçukluları’nın Orta Anadolu’da yerleştikleri dönemde, Güney doğu Anadolu Torosları’nda ve Antitoroslar’da dolaşıyorlardı.

           Yörükler, muhtemelen Türkmenlerin bir kolu ise de, giysileri, yerleşme biçimleri, gelenek-görenek ve ağız değişiklikleri, bu iki topluluğu birbirinden ayırmaktadır. Bunun Anadolu’ya değişik tarihlerde gelmiş olmalarından kaynaklandığı söylenebilir. Güneybatı ve Güney Anadolu’daki Yörük ve Türkmen oymaklarına bağlı boylardan Abdal, Akçakocalı, Takami, Karakeçili, Çepni, Avşar, Sancaklılar Türkmen; Yağcılar, Tahtacılar, Kınıklar ve Alpaslanlar gibi boylar, ağız özellikleri bakımından daha çok Yörük öbeğine girmektedirler.     

            Halkbilim araştırmacısı Ali Rıza Yalkın,“ Güney’de Türkmen Oymakları“ isimli eserinde, 20. yy.’ın başlarındaki duruma değinirken, oymakların zengin kültür birikimine ve özgün halk mirasına dikkat çeker. Yalkın’ın gözlemlerine göre, 1920-1930 arasında Toros dağlarındaki yaylalarda görülen oymaklar, Aladağ, Kozandağı ve Binboğalar’da yaşıyorlardı.  Bu yarı yerleşik ya da yerleşik yaşamda ortaya çıkan Türkmen-Yörük Kültürü, yörenin yüzlerce yıllık kültür birikiminin etkilerini taşımaktadır.

  GÜLNAR VE ÇEVRESİNDEKİ TÜRBELER VE BUNLARLA İLGİLİ İNANÇLAR

Zeynel Abidin Türbesi: Gülnar- Mut yolunun 26. kilometresinde Zeyne (Sütlüce) kasabasındadır. Zeyne Türbesi olarak bilinen Şeyh Ali Semerkandi Türbesi; Beylikler dönemi eseridir. 1529 yılında, Karamanoğlu Kasım Bey tarafından yaptırılmış tek kubbeli mamur bir türbedir. İçinde, Şeyh Ali Semerkandi ile oğlu Zeynel Abidin gömülüdür. Türbenin yanında, taş mihrabı ile dikkati çeken bir cami vardır. Medrese, hamamı ve aşevi ise yıkılmıştır. Çeşitli istek ve dilekler için ziyaret edilir. Hatta, 7 defa ziyaret edenin hac sevabına nail olacağına inanılır.

           Şeyh Ali Semerkandi ile ilgili şöyle bir efsane anlatılır:

           “Çobanlık da yapmış olan Semarkandi öğle sıcağında hayvanları susuzluktan yanmış vaziyette iken  yoldan geçen bir Türkmen’in sert sözleri ile karşılaşır. Buna çok üzülen Semerkandi dua ederek elindeki sopasını kayaların ortasına vurur ve su fışkırır. Hayvanları sulayarak susuzluktan kurtarır. Bu yer, halen mesire(dinlenme) yeri olarak kullanılmaktadır.

           Kuskan Türbesi: Gülnar-Kuskan Kasabası, Bozca mevkiinde, 1566 yılında yapılmış, 1966 yılında onarılmıştır. Yılda bir defa köy halkı tarafından ziyaret edilir ve kurban kesilir. Türbe yanında çeşme, yüzyıldan beri akmadığı halde; bir gün Ramazan ayında akmağa başlamıştır.

           Taşoluk Türbesi: Gülnar-Taşoluk Köyü, Güneşli mevkii. Cami ve üç türbe. 1495 yılında yapılmış olup, cami ile türbelerden biri haraptır. Türbelerde yatan kişilerin Semerkant’tan geldikleri, ikisinin adının Ahmet, birinin adının Yakup olduğu kitabeden anlaşılır.

           Ağustos –Eylül aylarında kadınlar hastalıktan kurtulmak için, şifa bulmak , çocuk sahibi olmak veya çocuğun uzun ömürlü olmasını dilemek için ziyaret ederler.

           Şeyh Ömer Türbesi: Gülnar-Şeyhömer Köyü.  Karamanoğulları tarafından, 1287’de yaptırılmış, kesme taş yapı, bir kapılı, dört pencereli, sekiz köşeli ve kubbeli bir türbedir. Kadınlar ve hastalar Cuma günleri ziyaret ederler.   

                        GÜLNAR’IN FOLKLOR DEĞERLERİ

            Folklor sosyal bilimler içerisinde kendi başına bağımsız bir bilim olup, ilk kez İngiltere’de ortaya atılmıştır. Filolog W.Thomas, 1876 yılında Latince kelimeler olan “Folk” ve “Lore” kelimelerini birleştirerek “Folklore” kelimesini meydana getirmiştir. Bu birleşik kelime, “Halk Bilimi” anlamlarını karşılamaktaydı.          

            Folklor, halk bilgisi, halkın kültürü demekse; köylerde ve şehirlerde yaşayan tüm halkın yaşantısından doğan gelenek-görenekleri, giyim-kuşamları, türküleri, oyunları, fıkraları, masal ve efsaneler folklor anlamının içinde düşünülür.

            Gelenek ve Görenekler:  Halk geleneklerini, göreneklerini yaşatır. Töreler denilen bu gelenek ve görenekler, yöreden yöreye bazı ayrılıklar gösterirse de çoğu yerde aynen uygulanır.

           Dini inanışlara bağlılık, konukseverlik, doğru, dürüst ve çalışkan olmak, büyüklere saygı duymak ve küçükleri sevmek gibi, geleneklerin yanında, yaz ve kış mevsimlerinin başında evlerde genel temizliğin yapılması,kış yiyeceklerinin hazırlanması, bebeklerin bakımı ve büyütülmesi, yaylaya çıkış hazırlıkları gibi, görenekler  vardır.

            Düğün Gelenekleri: Folklorumuzun en zengin geleneklerinden birisi düğünlerdir. Kasaba ve şehirlerde düğünler genellikle saz eşliğinde yapılır.  Gülnar’da da çalgılarla yerel oyunlar oynanır. Düğünün ortalarına doğru Çiftetelli oynanır. Kız ve erkek taraflarının bu oyununa güvey ve gelin de katılır. Düğün sahipleri oynayanlara para yapıştırırlar.

           Çoğu zaman düğün gelenekleri görücü, dünürcü, nişan, dürü, nikah, bayrak dikme, kına gecesi ve gelin indirme şeklinde uygulanır.

           Bayrak dikme: Köylerde ve kasabalarda düğüne bayrak dikme ile başlanır. Düğünün ilk sabahı köyün ileri gelenleri çağrılır.Yemek yenir, dua edilir, sonra yaşlı bir kimse tarafından bayrak yüksek bir yere dikilir. Bu sırada davulun sesi duyulur. Davulun eşliğinde halay çekilir. Oğlan evi tarafından halay çekenlere işlemeli mendil verilir. Böylece düğün başlamış olur.

           Kına gecesi: Damat ve gelin adayının evlenmeden bir gün önce ayrı ayrı kendi arkadaşları ile son kez eğlenmelerine verilen addır. Kına akşamı kınacılar ellerinde çıra, önlerinde çalgı ile oğlan evinden kız evine gelir. Kınacılar burada oynatılır, çeşitli şakalar yapılır. İçinde kına, çerez ve yanan mumlar bulunan sini kınacılara teslim edilir. Kınacı alayı oğlan evine döner. Damadın ve sağdıcın eline törenle kına yakılır. Çerezler orada bulunanlara dağıtılır. Kız evinde de gelin kıza kına yakılır. Bu sırada kına türküsü söylenir. Kız ve yakınlarının türkü söylerken ağladıkları görülür.

Atladım geçtim eşiği             

Sofrada kaldı kaşığı         

Büyük evin yakışığı          

Kız anası kınan kutlu olsun. 

Yuduğum yassı taslar,

Gölgelendiğim ağaçlar 

İşte koydum gidiyorum

Beni unutmayın kardaşlar.          

El Sanatları: İçel yöresinde görülen kilim dokumacılığı ve iğne oyası  Gülnar’da da yaygındır. Geleneksel Yörük Kültür hayatı içinde önemli yer tutan Yörük Çadırı (Kara Çadır) vardı.

Binlerce yıldan bu yana bölgede üretilen Kara Çadırlar; yaşamlarını hayvancılıkla sürdüren, yazın serin yaylalara, kış mevsiminde ise ılık ovalara göç eden eski konar-göçer Türklerin barınağı olmuştur. Keçi kılından kaba olarak dokunan kara çadırın; sıcağı, soğuğu ve suyu izole edebilmesi, istenilen yere kolayca taşınabilmesi nedeniyle çok kullanışlıdır. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, direkle kurulur. Oymak başının, aşiret başkanının çadırı en çok direği bulunan çadırdır. Çadırın içi yatılacak, oturulacak, yemek yenilecek bölümler olarak düzenlenmiştir. Düğünlerde gelin ve güvey için beyaz çadır kurulurdu. Çadır kelimesi,Türkçe “Çat”kökünden gelir.

           Günümüzde el sanatları, Gülnar yöresinde insanların önemli ilgi alanlarını  oluşturmaktadır. Gülnar’da Kazanlı ve Saray Mahalleri’nde bölgeye özgü halılar, kilimler dokunmaktadır. Kilim dokumacılığı çok yaygındır. Kıldan dokunan bu kilimler geometrik ve bitki motifli olup, renk uyumları çok güzeldir. Bu kilimler desenlerine göre değişik adlar alırlar; “Mor Ayak”,  “Yürek Üstü” gibi. Dağ köylerinde koyun ve keçisini otlatan çoban boş zamanlarını, ya kaval çalarak ya da ağaçtan yaptığı tek mil ile çorap örerek, ip eğirerek geçirir. Köylerde dokunan kıl heybe, kilim ve çullar; renk, desen ve dokunuş bakımından yörenin bütün özelliklerini taşır.

Gülnar Yöresine Ait Yemekler: Yörenin kendine özgü, lezzetli yemekleri vardır. Yemeklerde bulgur ayrı bir önem taşır. İçli köfte, Çiğ köfte,Yeşil Mercimekli köfte, Topalak, Batırık, Kısır yemeklerinin temel maddesi bulgurdur. Bunun yanında doğada kendiliğinden yetişen Ebegümeci, Isırgan, Kuzukulağı, Kenger, Gırnaz vb. otlardan yapılan sebze yemeklerinin dışında kebap çeşitleri yöreye has yemeklerdir.

           Yöre mutfağının temel özelliği bol baharatlı yemekleri ve tatlılarıdır. En önemli tatlıları, Paluza, Samsıra, Bandırma, Taktak Helvası, Pekmez ve Yoğurt Helvasıdır.

           Saç üstünde yapılan Et Kavurma, Börek, Sıkma ve Mantı çok yaygındır. Son yıllarda yöreye özgü Ciğer kebabı, Şiş kebabı, Lahmacun ve Adana kebabı bütün lokantaların vazgeçilmez yemekleri olmuştur.

            Halk Oyunları: Taşeli bölgesi denilen Silifke, Mut, Anamur ve Gülnar ilçelerinde, Silifke Yöresi Oyunları  oynanır. Hareketlerindeki kıvraklık, müziğindeki canlılık nedeniyle görsel, işitsel ve duygusal özellik taşır. İlçelere göre oyuncuların giysileri, müziğin sözleri değişiklik gösterir. Çalgı olarak davul, klarnet, keman kullanılır. Önemli Oyunları; Silifke zeybeği, Portakal zeybeği, Yayla yolları, Keklik, Silifke’nin yoğurdu, Anamur yolları,Tanışman, Kullar olam, Çay zeybeği, Tımbıllı, Sallama’ dır. Bu oyunlar genellikle kaşık kullanılarak, dört erkek, dört kızla oynanır.

           Türküler, Maniler, Ninniler: Bölgenin mahalli türküleri, manileri, yakmaları ve ninnileri çoktur. Hemen hepsinin halkı etkileyen ve olayla bağlantısı vardır. Türkülerin bazıları kıvrak ve neşelidir. Bazıları da ovanın düz ve geniş yerel yapısına uygun bir havayı yansıtarak, uzun hava şeklinde söylenir. Örnekler:

 

Türkmen Türküsü

Seymen olmuş dağların karı

Arasından gider yaylanın yolu 

Çekmiş yaylasına gider bir gelin.

 

Yaz gelince Kamışlı’da

           Sivrisinek ağzı kanlı kurt olur.

           Sahile dayanmaz yaylanın gülü           

Ben gidersem yüreğinde dert olur.

           Top kekillim kalk gidelim yaylaya.         

Mani         

Tabakta portakalsın                                      

Sözümüz burda kalsın                                 

            Yılda bir kabrime gel,                                  

Toprağım kokun olsun.                         

Yörük Ninnisi

Yekin kara mayam yekin                             

Bebeğim de dalda kaldı

Bebeğimi daldan sakın                                 

Gözlerimde yolda kaldı

Ninni nazlı bebeğim de ninni.                      

Ninni nazlı bebeğim de ninni.

Deveyi deveye çattım

Yularını üstüne attım                                                                    

Kayın babamdan hicap ettim

Bebek dalda kaldı diyemedim

            Ninni nazlı bebeğim de ninni.                      

Ninni nazlı bebeğim de ninni.                   

           Batıl İnançlar: Hastalıktan kurtulmak, nazardan sakınmak için yörede bilinen ve bazı kimselerce uygulanan batıl inanışlar şunlardır:

           -Kurşun Dökmek: Bir çocuk durgunlaştığı yada rahatsızlaştığı zaman “göz değmiş”derler. Çocuğun başının üstünde bir kalbur veya elek tutulur. Daha yukarıda tutulan bir tas suyun içine eritilmiş kurşun dökülür. Kurşun suda donarak şekillenince, gözü değen insanın cezasını bulduğu sanılır.

            -Üzerlik Yakmak: Bu da göz değmiş sanılan bir çocuğa uygulanan başka bir iyileştirme yöntemidir. Bir tutam kuru üzerlik otu “Üzerliksen kovasın, her bir derde devasın. Peygamber hakkı için, kazayı, belayı savasın.” denilerek çocuğun başı üstünde dolaştırılıp mangala atılır. Üzerlik çıtır çıtır yanarken, nazarın etkisinin giderilmiş olduğuna inanılır.

           -Nazarlık Takmak: Bazı aileler; çocuğun nazardan (göz değmekten) korumak düşüncesi ile omuzuna nazarlık dikerler. Bazıları sadece mavi boncuk veya bir “Maşallah” boncuğu takar.

KAYNAKLAR

Abdülkerim Rahman; Uygur Folkloru, Çev.: S. Yalçın-E. Emet, Kültür Bakanlığı Yay.        

   Ankara, 1999.

            ALTAN,B. -AYTÜRK, N.; Türkiye’de Dini Ziyaret Yerleri, Altanoğlu İlim ve Kültür Hizmetleri, Etam A.Ş. Matbaacılık,Ankara:1992

ÇIPLAK, M. Necati; İçel Tarihi, Tarihi-Turistik Zenginlikleriyle, Ankara , 1968. 

DEMİRTAŞ, A. ;  İçel İli İncelemeleri, Ankara:1996

İçel Valiliği;  İl Çevre Müdürlüğü;  İl Çevre Müdürlüğü; İçel İli Çevre Durum Raporu, İçel:1998

KARAMAN, R.;  Mersin’in Sosyo- Ekonomik Yapısı, Kütahya:1999

KARAMAN, R.; İki binli Yılların Başında MERSİN ve İlçeleri, Ankara, 2005

YAVİ,E.- YAVİ, N.;  MERSİN, Doğuş Matbaacılık, Ankara, 2001


Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam80
Toplam Ziyaret584249
GÜLNAR NÖBETÇİ ECZANE
buraya tıklayınız
Facebook Sayfası

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.486832.6170
Euro34.601234.7398
Site Haritası
Üyelik Girişi